Türk Borçlar Kanunu’nun 352. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen Tahliye Taahhütnamesi ile Kiracının Tahliyesi yolu, tahliyenin kiracıdan kaynaklanan sebeplere dayanması sebebiyle uzayan kira yargılamalarına karşı hızlı ve avantajlı çözümler sunmaktadır. Kiracı tarafından imzalanan tahliye taahhütnamesi, yasada sayılı diğer şartları da taşıması halinde, taşınmazın belirtilen tarihte tahliye edileceği vaadini içerdiğinden, kiraya veren lehine tahliye hakkı talebini doğurmaktadır. Tahliye Taahhütnamesi ile Kiracının Tahliyesi Davası Yargıtay Kararları yazımızda ise yargılamalarda hangi kriterlerin esas alındığı, davanın şartları ve özellikleri ile sürecin hukuki çerçevesini netleştiren en önemli kaynaklardan biri olmuştur.
Tahliye Taahhütnamesi ile Kiracının Tahliyesi Davası Yargıtay Kararları
Tahliye Taahhütnamesinin Kira Sözleşmesinden Önce İmzalatıldığını İddia Edenin İspatla Yükümlü Olduğu
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/975 E. 2021/1108 K. 28.09.2021 T.
“Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 04.10.1944 tarihli ve 1944/20 E., 1944/28 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, ilk kira sözleşmesi ile birlikte verilmiş olan tahliye taahhüdünün serbest iradeye dayanmadığından geçerli olmadığının belirtildiği, kiraya verenlerin bu İçtihadı Birleştirme Kararını aşmak için düzenleme ve boşaltma tarihleri boş olan ve kiracı tarafından imzalanan tahliye taahhüdü aldıklarını, tahliye taahhüdü noterde düzenlenseydi ispat yükünün davalıda olacağını ancak tahliye taahhüdü adi yazılı olduğu için ispat yükünün davacıda olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.” Devamını Oku
Adi Yazılı Tahliye Taahhütnamesine Karşı İtirazda Görevli Mahkemenin Belirlenmesi
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/16112 E. 2018/17854 K. 24.10.2018 T.
“İcra takibine dayanak oluşturan tahliye taahhüdü noterlikçe tanzim veya tasdik edilmiş değildir. İİK.nin 275.maddesi ve 04…..1957 tarih, …/… sayılı İBK gereğince alacaklı, imzası ikrar olunsa bile tarihi inkar edilen tahliye taahhüdüne dayalı olarak itirazın kaldırılmasını isteyemeyeceğinden uyuşmazlığın halli yargılamayı gerektirir. Somut olayda davalı kiracı tahliye taahhüdünün taşınmazın ilk kiralandığı esnada imzalandığını ileri sürerek tahliye taahhüdündeki tanzim tarihine karşı çıkmış olmakla uyuşmazlığın yargılamayı gerektiği gözetilerek itirazın kaldırılması ve tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü ve itirazın kaldırılması kararına ilişkin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
Boş Olarak İmzalanan Tahliye Taahhütnamesinin Geçerli Kabul Edilmesi Gerektiği ve Kiraya Verenin İstediği Gibi Taahhütnameyi Doldurması
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/7620 E. , 2012/13904 K. 31.10.2012 T.
“Davalı tahliye taahhüdünün kira sözleşmesi ile birlikte düzenlenip verildiğini, taahhütnamedeki tarih kısmının boş olduğunu ve sonradan davacı tarafından doldurulduğunu savunmuştur. Taahhüdün tanzim ve tahliye tarihleri kısmının boş olarak düzenlenip davacıya verilmiş olması halinde kiracı davalı bu şekildeki boşa imza atmakla davacıya istediği tarihi doldurma yetkisi vermiş olduğundan bunun sonucuna katlanmak zorundadır. Öte yandan B.K.’nun 31.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içinde taahhütnamenin iptali de istenmiş değildir. Mahkemece davanın kabulü gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/12238 E., 2010/2452 K. 08.03.2010 T.
“Öte yandan davalı taahhüt altındaki imzayı kabul etmiştir. Bu durumda davalının tahliye taahhüdünü boş olarak verdiği ve üzerinin sonradan doldurulduğu iddiası dinlenemez. Zira, belgeyi imza etmekle boş olan kısmın ne şekilde doldurulacağını peşinen kabul etmiş sayılır.Bu nedenle, dava süresinde açıldığına göre davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.” Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/8307 E. 2023/168 K. 21.02.2023 T.
“…kiracı tarafından, tarih yazılmadan boş kağıda, beyaza imza atılması halinde boş kağıdın üzerinin kiraya veren tarafından nasıl ve ne şekilde doldurulacağının imza eden kiracı tarafından kabul edildiğinin kabulü gerektiği, tahliye taahhütnamesinin verildiği tarihten itibaren 6098 Sayılı TBK’nın 39 uncu maddesi gereğince taahhütnamenin iptali için bir dava da açılmadığı, tanzim tarihi bulunmasa da tahliye taahhüdünde “içinde kiracı olarak bulunduğum” ibaresinin yazılması nedeni ile kira sözleşmesinden daha sonra düzenlendiği anlaşılan tahliye taahhüdünün geçerli olduğu gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/369 E. 2008/394 K. 28.05.2008 T.
“Görüşmeler sırasında her ne kadar boş belgenin anlaşmaya aykırı doldurulmasının söz konusu olduğu, davalı yanın yemin deliline dayanabileceği ileri sürülmüş ise de; davalı savunmasının bu görüşün aksine, belgenin boş olarak imzalanmış olduğunun davalı yanca bilinmediği, taraflar arasında da sonradan doldurmaya yönelik bir sözleşmenin de olmadığı, belgenin hile ile imzalatıldığı yönünde olması karşısında, çoğunluk bu görüşe katılmamıştır.“ Devamını Oku
Tahliye Taahhütnamesine Eklenen Cezai Şartın Geçerliliği
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2010/21484 E. , 2010/21408 K. 23.12.2010 T.
“Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 15.10.2003 başlangıç 15.12.2006 bitim tarihidir. Sözleşmenin özel şartlarında; “…15.12.2006 tarihinde tahliye edileceği, işyeri bu tarihte teslim edilmezse kiracı ve kefilin günlük 150 TL cezai şart ödeyeceği, ayrıca geçen günler için aylık kiranın 1000 Euro ödeneceği, kira borcunun ödenmemesi halinde işleyecek aylık kira bedeli ve cezai şarttan kefilin müşterek-müteselsilen sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır”. Yine sözleşmede son dönem yıllık kira parası 7.500 Euro olarak kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme 6570 Sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca, aktin feshedildiği kiralayana bildirilmediğinden kendiliğinden 1 yıl uzamıştır. Sözleşmenin özel şartlarında yer alan yukarıdaki hükümler yasanın bu hükmünü geçersiz hale getirmek ve tahliyeyi sağlamak amacıyla konulmuş cezai şartlar olup, kamu düzeni ve kiracıyı korumak amacıyla getirilen yasal düzenlemeye aykırı bu hükümler geçersizdir.
Bu nedenle sözleşmenin sona erdiğinin kabulü ile sözleşmedeki şart uyarınca yüksek kira ve cezai şarta hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de, dava konusu alacağın varlığının ve miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden inkar tazminatına hükmedilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/16564 E. , 2014/8813 K. 02.07.2014 T.
“TBK.182.maddesinin ilk fıkrasında “Taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler” son fıkrasında ise “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir” hükmü bulunmaktadır. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını kendiliğinden saptamalıdır. Ne var ki, akdin bir şartını değiştirme yetkisini veren bu hak, istisnai olarak tanınmış bir hak olduğu için Hakim, bu hakkını ölçülü olarak kullanmalı, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme yeterliliği ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması dolayısıyla sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi, borca aykırı davranışın ağırlığı, sözleşmeden beklenen yararın elde edilememesi ve akde aykırı davranılması yüzünden doğan zarar, cezai şartın tazmin ve ceza fonksiyonlarının dengeli olarak korunması gereği prensiplerini göz önünde bulundurmalı ve Hakim kullandığı takdir hakkını Yargıtay’ın denetimine olanak vermeye elverişli objektif esaslara dayandırmalıdır.
Davada 01.01.2008 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu sözleşmeye istinaden davalı tarafından 01.03.2008 tarihinde davacı kiraya verene tahliye taahhüdü verilmiş, tahliye taahhüdünde davalı kiracı kiralananı 31.12.2010 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettikten sonra devamında “kiracı mecuru 31.12.2010 tarihinde tahliye etmezse tahliye tarihinden önceki aylık kira bedelinin 3 katı miktarında aylık ödemeyi kabul ve taahhüt eder”denilmiştir. İlgili taahhüt cezai şart niteliğindedir ve geçerlidir. Bu nedenle davalı kiracıyı bağlar. Davalı tahliye taahhüdüne rağmen kiralananı tahliye etmemiştir. Bu nedenle mahkemece, tahliye taahhüdündeki düzenleme gereğince cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak mahkemece TBK 182/son (B.K. 16l/son) maddesine göre cezai şartta indirim yapılıp yapılamayacağı tartışılmamış, cezai şartta bir indirim yapılmamıştır.
Oysa, cezanın ekonomik yönden davalının mahvına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceği uygulamada kabul edilmektedir. Bir olayda, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının, asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı, ölçüt alınarak gerekirse bu konuda özel bilgisi olan bilirkişiden de yararlanılarak ve sonuçta hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai şart miktarına hükmedilmelidir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Mahkemenin cezai şart miktarının fahiş olması karşısında yukarıda açıklandığı şekilde inceleme yapılarak cezai şartta tenkis yapılması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile cezai şart bedelinin tümünün tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.” Devamını Oku
Tahliye Taahhütnamesine Rağmen Tahliye Etmeyen Kiracıdan Tazminat İstemi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1291 E. , 2021/1412 K. 16.11.2021 T.
“Yukarıda da belirtildiği üzere kural olarak bir kimse tarafı olmadığı sözleşme nedeniyle borç altına sokulamaz. Davacı, üçüncü kişi ile imzaladığı kira sözleşmesinin 11. maddesine göre taşınmazın en geç 01.08.2012 tarihinde tahliyesini sağlayacağını taahhüt etmiş, tahliye gerçekleşmediği takdirde sözleşmenin ilk yılına ait kira bedelinin kiraya veren tarafından kiracıdan talep edilmeyeceği, yapılmış olan ödemelerin bir sonraki yıl kirasından mahsup edileceği ve bu hâlde ikinci yıl için artış yapılmayacağı kararlaştırılmıştır. Davacının yeni kiracıya yönelik taahhüdünü yerine getirememesinin nedeni davalının kiralananı geç tahliye etmesidir. Bu nedenle kiralananın yeni kiracıya geç teslim edilmesi sebebiyle oluşan zarardan kural olarak davalı şirket sorumludur. Ancak, tazminat miktarı belirlenirken objektif kıstaslara göre hareket edilmelidir. Bir başka deyişle tazminat miktarının belirlenmesinde davacının üçüncü kişiye yönelik subjektif taahhütlerinin nazara alınması ve davacının yeni kiracı ile yaptığı kira sözleşmesinde geç teslime bağlı olarak bir yıllık kira bedelinin alınmayacağı ve ikinci yıl kira parasına artış uygulanmayacağı yönündeki taahhüdüne dayalı olarak tazminat hesabı yapılması doğru değildir. Tazmin edilmesi gereken zararın kiralananın tahliyesinin taahhüt edildiği tarih (30.06.2012) ile tahliye edildiği tarih (13.02.2013) arasındaki sürede davacının yoksun kaldığı kira geliri kadar olduğunun kabulü ile buna göre karar verilmesi gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, kiralanan taşınmazın okul niteliğinde olduğu, bu nedenle her zaman kiraya verilemeyeceği, bu durumda mahkemece, kiralananın ne kadar süre ile kiraya verilebileceği bir başka anlatımla makul süre belirlenerek tazminat hesabının buna göre yapılması gerektiği, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ile, mahkemece kiralananda keşif yapılarak tahliye taahhüdü tarihi ile tahliye tarihi arasında hangi bedel ile kiraya verileceğinin belirlenerek buna göre tazminata hükmedilmesi gerektiği, direnme kararının ilave gerekçe ile bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.” Devamını Oku
Yeni Kira Dönemi İçin Yeni Tahliye Taahhütname Yapılması
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/5363 E. 2016/1143 K. 22.02.2016 T.
“Taraflar arasında düzenlenen 6.5.2006 başlangıç tarihli ve 4 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu sözleşme devam ederken tarafların karşılıklı iradeleri ile 15.4.2009 tarihinde tanzim edildiği anlaşılan 1.7.2009 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli yeni bir kira sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmenin arka sayfasında düzenlenen tahliye taahhütnamesi ile sözleşmenin sonu olan 1.7.2014 tarihinde kayıtsız şartsız tahliye edileceği kiracı tarafından kabul ve taahhüt edilmiştir. Yenilenen sözleşme ile birlikte verilen tahliye taahhütleri sözleşme ile aynı tarihi taşısa bile geçerli olarak kabul edilmektedir. Öte yandan sözleşme yapıldıktan sonra taraflar bir araya gelerek sözleşme sonunu belirlemeleri mümkündür bunu kısıtlayan her hangi bir yasa hükmü yoktur. Bu durumda 14.5.2009 düzenleme tarihli ve 1.7.2014 tahliye tarihli tahliye taahhüdü ile 1.7.2009 başlangıç tarihli sözleşmenin düzenleme tarihi aynı tarihli olduğundan kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin 1.7.2009 tarihi olarak yazılması bu sözleşmenin yenilendiği anlamına gelmez.14.5.2009 düzenleme ve 1.7.2014 tahliye tarihli tahliye taahhüdü geçerli olduğundan işin esasının incelenerek kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.” Devamını Oku
Yeni Malikin Eski Tahliye Taahhütnamesine Dayanarak Taşınmazı Tahliyesi İstemi
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/5147 E. 2012/8537 K. 07.06.2012 T.
“6570 sayılı yasanın 7/a maddesi hükmüne göre kiralayan, kiracı tarafından gayrimenkulün tahliye edileceği yazı ile bildirilmiş olmasına rağmen tahliye edilmezse icra dairesine müracaatla tahliye isteyebileceği gibi ayrıca mahkemede dava açmak suretiyle de tahliyeyi sağlayabilir. Kiralananı sonradan iktisap eden yeni malik kiralayanın halefi olarak eski malik zamanında verilmiş taahhüde dayanarak dava açabilir.” Devamını Oku
Tahliye Taahhütnamesinin İptalinin İstenmemiş Olması ve Tahrifat İddiası
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/5147 E. 2012/8537 K. 07.06.2012 T.
“Hükme esas alınan ve davaya dayanak yapılan 01.06.2009 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesi davalı ile kiralananın önceki maliki … arasında imzalanmıştır. Taşınmazı 30.06.2010 tarihinde iktisap eden davacı 15.06.2010 tanzim ve 25.01.2011 tahliye tarihli olduğu bildirilen tahliye taahhütnamesine dayalı olarak süresinde icra dairesine başvurmuş, itiraz üzerine işbu davayı açmıştır. Davalı tahliye taahhüdünün kira sözleşmesi ile birlikte düzenlenip verildiğini, taahhütnamedeki yazı ve rakamlarda tahrifat yapıldığını savunmuştur. Davaya konu tahliye taahhütnamesi matbu olup metin üzerindeki boşlukların elle doldurulması suretiyle tanzim edilmiştir. Matbu metnin tanzim ve tahliye tarihlerine ilişkin bölümlerinde “…/…/200…” ibarelerinin yer almakta olup bu kısımlar 15.06.2010 tanzim ve 15.01.2011 tahliye tarihleri olarak elle tamamlanmıştır. Taahhütnamedeki bu kısımların elle tamamlanmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Taahhüdün tanzim ve tahliye tarihleri kısmının boş olarak düzenlenip davacıya verilmiş olduğu kabul edilse bile, kiracı davalı bu şekildeki boşa imza atmakla davacıya istediği tarihi doldurma yetkisi vermiş olduğundan bunun sonucuna katlanmak zorundadır. Öte yandan B.K.’nun 31.maddesi uyarınca yasal süresi içinde taahhütnamenin iptali de istenmiş değildir. Tarih kısmında “…/…200..” ibaresinin bulunuyor olması nedeniyle bu kısmın sınırlı şekilde 2009 veya 2010 olarak düzenlenebileceği 2011 olarak yazılmasının davalının iradesine uygun düşmediği şeklindeki mahkeme kabulü hatalı olup mahkemece davanın kabulü gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.” Devamını Oku
Tahliye Taahhütnamesine Karşı Aile Konutu İtirazı
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/10856 E. 2023/3477 K. 17.05.2023 T.
“Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; TBK’nın 349/3. maddesinde “Kiracı olmayan eş, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması halinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır”. TMK’nın 194/4 maddesine göre ise “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur” denildiği, şikayetçinin taşınmazın aile konutu olduğunu alacaklıya ihtar ettiğine veya sözleşmenin tarafı haline geldiğine yönelik iddialarını delillendiremediği ve ispatlayamadığı, incelenen boşanma davasında, şikayetçinin TMK’nın 194. maddesinin uygulanması yönünden tedbir talep etmesi üzerine, İstanbul 8. Aile Mahkemesince 23.09.2020 tarihli ara kararında “tarafların tahsisi istenilen müşterek konutun maliki olmaması, davanın taraflarının müşterek konut üzerinde tasarruf yetkisi bulunmaması ve müşterek konutun tahliyesi gerçekleşmiş olduğundan talepte hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle şikayete konu taşınmazın aile konutu yapılması talebinin reddine” karar verildiği bu nedenle şikayetin reddine ilişkin kararı isabetli olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” Devamını Oku
Düzenleme Tarihi Bulunmayan Tahliye Taahhütnamesinin Geçerliliği
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/8307 E. 2023/168 K. 21.02.2023 T.
“Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan, 15.01.2020 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli, çelik çatılı kapalı depo işyeri niteliğindeki kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, davalı kiracı şirketin adi yazılı olarak 14.02.2020 tarihinde düzenlediği tahliye taahhütnamesi ile kiracı olarak oturduğu yeri 15.01.2021 tarihinde tahliye edeceğini kabul ve taahhüt ederek taahhütnameyi imzaladığı, kural olarak kira ilişkisi kurulduktan sonra verilen tahliye taahhütnamesinin kiracının serbest iradesi ürünü olduğunun kabul edileceği, davacı kiraya veren şirket vekilinin 14.02.2020 düzenleme, 15.01.2021 tahliye tarihli, tahliye taahhütnamesine dayanarak yasal süresinde tahliye talepli icra takibi başlattığını, kira sözleşmesinin süresinin sözleşmenin taraflarınca her zaman uzaltılıp kısaltılabileceğini, kiracı tarafından, tarih yazılmadan boş kağıda, beyaza imza atılması halinde boş kağıdın üzerinin kiraya veren tarafından nasıl ve ne şekilde doldurulacağının imza eden kiracı tarafından kabul edildiğinin kabulü gerektiği, tahliye taahhütnamesinin verildiği tarihten itibaren 6098 Sayılı TBK’nın 39 uncu maddesi gereğince taahhütnamenin iptali için bir dava da açılmadığı, tanzim tarihi bulunmasa da tahliye taahhüdünde “içinde kiracı olarak bulunduğum”ibaresinin yazılması nedeni ile kira sözleşmesinden daha sonra düzenlendiği anlaşılan tahliye taahhüdünün geçerli olduğu gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” Devamını Oku
Tahliye Taahhütnamesinde Tarihlerin Sonradan Doldurulduğu İddiasının Yazılı Delille İspatlanması Gerektiği
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/13547 E. 2014/5798 K. 06.05.2014 T.
“Tahliye taahhüdü altındaki imzanın davalıya ait olduğu anlaşıldığına göre taahhütteki tanzim ve tahliye tarihlerinin sonradan davalı rızası hilafında doldurulduğu davalı tarafça yazılı bir belge (kesin delil) ile kanıtlanması gerekmektedir.Davalı, taahhütteki tanzim ve tahliye tarihlerinin sonradan davalı rızası hilafında doldurulduğuna ilişkin yazılı belge sunamamıştır. Bu durumda tahliye taahhüdü geçerlidir ve tarafları bağlar. Her ne kadar mahkemece yapılan imza incelemesi sonucu davacı tarafça davada dayanılan kira sözleşmesi altındaki imzanın davalı eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ise de tahliye taahhüdü incelendiğinde “kiracısı olduğum….” ibaresi ile başlayan bir ifade ile davalının kiracı olduğu belirtilmiş kiralananın 15.11.2012 tarihinde tahliye edileceği kararlaştırılmıştır.” Devamını Oku
Gayrimenkul ve Kira Avukatı Olarak Biz;
Gayrimenkul ve kira hukuku, mülkiyet haklarından kira sözleşmelerine, tapu işlemlerinden tahliye davalarına kadar geniş bir alanı kapsayan, hassasiyetle ele alınması gereken bir hukuk dalıdır. Bu alandaki hizmetlerimizde temel amacımız, müvekkillerimizin haklarını en etkili ve güvenilir şekilde koruyarak, uzun vadeli çözümler sunmaktır. Peki, neden bizi tercih etmelisiniz?
Gayrimenkul ve kira hukuku gibi kapsamlı bir alanda uzman desteği almak, yalnızca mevcut sorunların çözümünde değil, aynı zamanda gelecekte oluşabilecek risklerin önlenmesinde de büyük önem taşır. Bizimle çalışarak, hem hukuki haklarınızı en etkili şekilde savunabilir hem de işlemlerinizin güvence altına alınmasını sağlayabilirsiniz. Mülkiyet haklarınızı korumak ve kira uyuşmazlıklarında güvenilir bir çözüm ortağına sahip olmak için bizi tercih edebilirsiniz.
Bu alandaki alanındaki faaliyetlerimizle, müvekkillerimizin tüm hukuki süreçlerini yakından takip ediyor; ilgili dilekçelerinin hazırlanmasında, uzlaşma ve sözleşmelerin düzenlemelerinin yapılmasında pratik ve etkili çözümlerle müvekkillerimizin haklarını savunuyoruz.
Gerek gayrimenkul avukatı gerek kira avukatı olarak gösterdiğimiz hukuki danışmanlık ve temsil faaliyetlerimizle siz de hakkınız olanı almak ve mağduriyetinizi son vermek için bize ulaşın!