Türk Borçlar Kanunu’nun 350. maddesinde düzenlenen ihtiyaç nedeniyle tahliye davası, kiraya verenin kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişiler için konut veya işyeri ihtiyacının varlığı halinde kiracının tahliyesini talep etmesine imkân tanımaktadır. Kiraya verenin bu ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olması dava şartı niteliği taşırken; yargılamalarda çoğunlukla ihtiyacın niteliği, sürekliği ve samimiyeti hususları tartışılmaktadır. İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası Yargıtay Kararları yazımızda, yüksek mahkemenin içtihatları ışığında davanın koşulları, tarafların ispat yükü ve uygulamada dikkat edilen kriterler aktarılmakta; böylece sürecin hukuki çerçevesi netleştirilmektedir.
İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası Yargıtay Kararları
Reşit Kişinin Ailesiyle Birlikte Oturmaya Zorlanamayacağı ve Ayrı Konut İhtiyacının Samimi ve Gerçek İhtiyaç Sayılması Gerektiği
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/224 E. 2015/2354 K. 23.10.2015 T.
“Davalı ise ihtiyaç iddiasının samimi olmadığını, tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın samimi, gerçek ve zorunlu olması gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davacının annesinden ayrı bir ev açma düşüncesi ve dolayısıyla konut ihtiyacı samimi görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı 10.05.1973 doğumlu olup dava tarihi itibariyle 39 yaşındadır. Reşit olan bir kimsenin ayrı meskende oturması yasal hakkıdır.Anne veya babası ile birlikte oturmaya zorlanamaz. Dinlenen davacı tanıkları ihtiyaçlı olan davacının halen annesi ile birlikte oturduğunu artık annesinden bağımsız ayrı bir evde yaşamak istediğini bildirmişlerdir. Bu olgu tek başına konut ihtiyacının varlığını kabule yeterli olup bağımsız bölümün uzunca bir süre davacının mülkiyetinde olmasına rağmen davacının bu güne kadar kiralananda oturmayı tercih etmediği ve bundan sonrada oturma niyetinin bulunmadığına yönelik mahkemenin kabulü yerinde değildir. Bu bakımdan mahkemece kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2016/3380 E. 2016/3343 K. 25.04.2016 T.
“Olayımıza gelince; taraflar arasında düzenlenen 1.11.2011 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı vekili müvekkilinin oğlu . . .’un 28 yaşında olup evlilik hazırlığı yaptığını, halen babası ve annesi ile birlikte oturduğunu, reşit olup ayrı eve çıkmak istediğini belirterek süresinde açtığı iş bu dava ile kiralananın tahliyesini istemiştir. HUMK26 maddesine göre hakim talep sonuçları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Dava dilekçesinde davacı vekili ihtiyaçlının evlilik hazırlığı yaptığını açıklayarak reşit olan ihtiyaçlının ayrı bir eve çıkmak istediğini belirttiğine göre tahliye sebebinin reşit olan ihtiyaçlının evlilik hazırlığına dayalı değil, annesi ve babasından ayrı ve mustakil olarak oturmak istediğine ilişkin kiralananın tahliyesini istediğinin kabulü gerekir. Dinlenilen davacı tanığı ihtiyaç iddiasını doğrular mahiyette beyanda bulunmuştur. Davalı tanığı ise duyuma dayalı beyanda bulunmuştur. Öte yandan günün koşullarına uygun kira artırma talebinde bulunulması kiralayanın ve mal sahibinin yasal hakkı olduğundan bu durumu aleyhe yorumlamak mümkün değildir.Reşit olan kimse bekar dahi olsa ailesiyle birlikte oturmaya zorlanamaz. Bu durumda reşit olan ihtiyaçlının bekar dahi olsa ayrı oturma isteği olağan karşılanmalı, ihtiyaç iddiasının kanıtlandığı kabul edilmelidir. İhtiyaç iddiasının gerçek ve samimi olduğu kanıtlandığından tahliyeye karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.” Devamını Oku
İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davasında İhtarın Süresinde Gönderilmesi ve Dava Açma Süresinin Korunması
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/8924 E. 2018/1578 K. 22.02.2018 T.
“Olayımıza gelince; Taraflar arasında 01/01/2011 başlangıç tarihli sözlü kira sözleşmesi bulunduğu hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı kiraya veren tarafından 03/09/2014 tarihinde keşide edilip 06/09/2014 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile ihtiyaç iddiası ve tahliye istemi davalı kiracıya bildirilmiştir.Bu ihtarname 01/01/2014 tarihinde başlayıp 01/01/2015 tarihinde biten kira dönemi içinde gönderildiğinden takip eden 01/01/2015-01/01/2016 tarihleri arasındaki dönem için tahliye davası açma süresi korunmuş olacağından dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonu olan 01/01/2016 tarihine kadar açılabilir. Bu itibarla, davacı vekili tarafından 22/04/2015 tarihinde açılan dava süresinde olup mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
İşyeri İhtiyacı Sebebiyle Taşınmazın Tahliyesi İstemi
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/7043 E. 2015/7734 K. 01.10.2015 T.
“Yapılan yargılama sırasında dinlenilen tüm davacı tanıkları; İhtiyaçlının Ziraat Fakültesi mezunu olduğunu, geçici işlerde çalıştığını, KPSS sınavlarında başarılı olamadığını, askerden döndüğünü, halen boş olup sigortasının bulunmadığını, kiralananda kahvehane işletmeciliği yapmak istediğini, bu sebeple kiralanana ihtiyacı olduğunu beyan etmişlerdir. Davalı taraf, ihtiyacın samimi olmadığını savunmuş ise de savunmasını ispat açısından dosyaya herhangi bir delil ibraz etmemiştir. Bu durumda toplanan delillerin mahiyetine göre halen işi olmayan davacının torununun, işyeri ihtiyacının gerçek ve samimi olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca Ziraat Fakültesi mezunu olan ihtiyaçlının mesleği ile ilgili bir iş dışında başka bir iş yapmak istemesi, ihtiyacın samimi ve gerçek olmadığı olarak değerlendirilmez. Bu durumda, mahkemece kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.”Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/2358 E. 2017/2601 K. 07.03.2017 T.
“Dava konusu taşınmazın maliki ve kiraya veren davacı… Şirketidir. Dava, şirket ihtiyacına bağlı olarak açılmıştır. Davacı şirket, kiralanan ekmek fabrikasını çalıştıracağını bildirerek kiralananın tahliyesini talep etmiştir. Davacı ticari şirket olmakla kiralananda yapılacak işin şirketin faaliyet konuları arasında yer alması gerekir. Şirket ana sözleşmesinde yer almayan bir konuda şirketin ihtiyacının varlığından söz edilemez. Bu nedenle Mahkemece, davacının, iştigal konusu belirlenerek ihtiyacın samimi ve zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacı şirket temsilcisi …’in yaşamını devam ettirebilmesi için kiralananın tahliyesine gerek bulunmadığı yönündeki bilirkişi raporu hükme esas alınarak sonuca gidilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
Konut İhtiyacına Dayalı Tahliye Davasında Kirada Oturmanın İhtiyacın Samimiyetine Yeterli Sayılması
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/14490 E. 2013/14951 K. 06.11.2013 T.
“Olayımıza gelince; davacının halen kirada oturmakta olduğu hususu dosya kapsamı ile sabit olup, esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece her ne kadar davacının tahliye tehdidinin ispatına yönelik delil bildirilmediğinden ve tahliye tehdidini ispat edemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, konut ihtiyacına dayalı davalarda ihtiyaçlının kirada oturması ihtiyacın varlığı açısından yeterli olup, ayrıca tahliye tehdidi altında bulunması gerekmemektedir. Davacının kirada oturduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığına göre ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabulü ile davalının tahliyesine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davasında İhtiyaç Sebebinin Islah Edilerek Değiştirilmesi
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/11815 E. 2013/14034 K. 22.10.2013 T.
“Olayımıza gelince; davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.10.1993 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede kiralanan kahvehane olarak belirtilmiş ve bu amaçla kullanılacağı kararlaştırılmıştır. Davacı, her ne kadar dava dilekçesinde, kiralananda ondokuz yıldır kiracı olan davalıya yeni kira dönemi için sözleşmenin yenilenmeyeceğine, akdin feshedildiğine, kiralananın 01.10.2012 tarihinde tahliye edilmesine ilişkin ihtarname keşide edilmesine karşın kiralananın tahliye edilmediğini belirterek, süre bitimi nedeniyle kiralananın tahliyesini talep etmiş ise de, yargılama sırasında dava konusu edilen taşınmazın ırmak kenarında olup oğlu Sencer Tarhan tarafından restoran olarak kullanılacak olması nedeniyle işbu davanın açıldığını beyan etmiştir. Dava dilekçesindeki hukuki sebebin değiştirilmesi ıslah niteliğinde olup, bu husus davalının muvafakatine bağlı değildir. Bu durumda mahkemenin uyuşmazlığı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 350 / 1. maddesi gereğince alt soyun iş yeri gereksinimi nedeniyle açılmış tahliye davası olarak değerlendirerek yargılama yapması gerekir. Anılan madde hükmüne göre konut ya da çatılı iş yerinin ihtiyaç nedeniyle tahliyesi istenebilir. Bununla birlikte sözleşmede kahvehane olarak kiralanan taşınmazın çatılı iş yeri olup olmadığı konusunda açıklık bulunmamaktadır. Mahkemenin konusunda uzman bilirkişi heyeti ile yerinde keşif yaparak kiralananın niteliğinin saptanmasından sonra davacının ihtiyaç iddiasına ilişkin delillerini, davalının varsa, karşı delillerini sorup toplayarak sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/17341 E. 2013/1199 K. 29.01.2013 T.
“Mahkemece hüküm gerekçesinde, başlangıçta bildirilen ihtiyaç sebebinin sonradan değiştirilemeyeceği değerlendirilmiş ise de açılmış bir davada ihtiyaç sebebinin değiştirilmesi mümkündür. Zira bu yolla davanın nitelik ve sebebinin ve konusunun değiştirilmesi söz konusu olmamaktadır. Bu durumda mahkemece kiralananın davacının yapacağını belirttiği işe uygun ve elverişli olup olmadığı, ruhsat alınıp alınamayacağının tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi zorunludur. Öte yandan davacının yaşlı olması çalışamayacağı anlamına gelmez. Bilirkişi raporunda davaya konu işyerinin ihtiyaçlının sahip olduğu diğer işyerlerine göre evine daha yakın mesafede olduğu, büyüklük ve genişlik olarak daha üstün nitelikte olduğu belirtilmiş olup mahkemece benimsenen aksi gerekçe de yerinde görülmemiştir. Bu durumda mahkemece kiralananın iddia olunan işe uygun ve elverişli olup olmadığı saptanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru değildir.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/8982 E. 2014/9676 K. 11.09.2014 T.
“Olayımıza gelince; Davada dayanılan ve hükme esas alınan 15.01.2012 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı taşınmazı 23.03.2012 tarihinde satın almış, 19.04.2012 keşide ve 20.04.2012 tebliğ tarihli ihtarname ile satın alma iradesini ve ihtiyaç iddiasını davalıya bildirmiş, dava ise 17.07.2013 tarihinde süresinde açılmıştır. Mahkemece; Konut ihtiyacı nedeniyle açılan davada dava nedeninin yazlık konut ihtiyacı olarak ön inceleme duruşmasından sonra değiştirildiğini, bunun ise HMK 141/1-2. maddelerine aykırı olduğunu, davacının konut ihtiyacının ise dava konusu taşınmaz dışında İzmir ilinde üzerine kayıtlı başkaca taşınmazları bulunması nedeniyle samimi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; Dava, konut ihtiyacı nedenine dayalı olarak açılmış olup, daha sonra yargılama sırasında konutun yazlık olarak kullanılacağının belirtilmesi HMK 141. Maddesine aykırılık olarak değerlendirilemez. Dinlenen davacı tanıklarının; davacının emekli olup Çeşme’de çocukları ile birlikte oturmak için taşınmazı yazlık amaçlı kullanmak için satın aldığına yönelik beyanlarına göre ihtiyacın gerçek ve samimi olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut deliller karşısında davacının yazlık konut ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
Tahliye Kararının Bozulması Halinde Kiracılık İlişkisinin Sürmesi ve İhtiyaç İddiasının İncelenmesi Gereği
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/492 E. 2014/1747 K. 19.02.2014 T.
“Taraflar arasında davalının önceki malik döneminden buyana kiracı olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ayrıca davalı kiracının önceki malik tarafından açılan Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/392 E. 2007/1582 K. sayılı dosyasında tahliye kararı verilmesinden sonra kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin icra kanalı ile 15.05.2008 tarihinde tahliye edildiği ve sonrasında kararın Yargıtay tarafından bozulması neticesinde , bu kez mahkemenin 2009/32 E. 2009/1050 K. sayılı ilamı ile tahliye isteminin reddedildiği ve kararın kesinleştiği, karar neticesinde davalının icranın iadesine ilişkin talepte bulunarak kiracılık iradesini ortaya koyduğu hususunda da uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Kiralanan taşınmazın, kiracının iradesi dışında kullanılamaması kiralananın tahliye edildiği şeklinde yorumlanamaz. Kiralanan taşınmazın boşaltılması, davalı kiracı tarafından rızasıyla yahut mahkemece verilen ve kesinleşen tahliye kararı gereğince gerçekleşmediğinden, davalının taşınmazda kiracılığı devam etmektedir.
Bu durumda; taraflar arasındaki kira sözleşmesi ve kiracılık ilişkisinin devam ettiği taraflarca da ihtilafsız olduğuna göre, mahkemece davacının ihtiyaç iddiasına ilişkin olarak taraf delilleri toplanarak buna göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, deliler toplanmadan eksik incelme ile davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davasında İhtarnamede Belirtilen İhtiyaç Sebebiyle Bağlılık
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/1904 E. 2015/2175 K. 04.03.2015 T.
“Olayımıza gelince; davacı, ihtarnamede kendi ihtiyacı için büro, dava dilekçesinde stajyer avukat oğlunun avukatlık bürosu olarak kullanacağından bahisle kiralananın tahliyesini istemiş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece ihtiyaç iddiasının samimi olmadığı ve davacının oğlunun askerlik hizmetini yerine getirmek üzere kıtasına teslim olduğu beyan edildiğinden henüz ortaya çıkmamış bir ihtiyaç için davanın açıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Kiralayanın ihtarnamede taşınmazı kendi ihtiyacında kullanmak istediğini, daha sonrasında ise dava dilekçesinde oğlunun ihtiyacına dayanarak tahliye istemesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak davacının ihtiyaç sahibi oğlunun kısa dönem askere gittiğinin bildirilmesine göre bu hususun mahkemece araştırılarak ihtiyaç iddiasının değerlendirilmesi gerekirken uzun sürede askerlik hizmetine uygulanan daire içtihadının olaya uygulanması doğru görülmemiştir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.” Devamını Oku
Yeniden Kiralama Yasağına Aykırılık ve Mahkeme Kararı Olmaksızın Yapılan Tahliyenin Tazminat Hakkı Sağlamadığı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/6483 E. 2019/2527 K. 25.03.2019 T.
“Bu kapsamda değerlendirildiğinde somut olayda taraflar arasında 01.12.2007 başlangıç tarihli 10 yıl süreli çatılı işyeri kirasına ilişkin sözleşme yapılmış olup davalı tarafça 28/06/2011 tarihli ihtarname keşide edilerek noter kanalıyla taşınmaz işyeri olarak kullanılacağından kira sözleşmesinin yenilenmeyeceği bildirilmiş ve ihtarnamenin tebliğinden itibaren altı ay sonra davacının taşınmazı tahliye etmesi talep edilmiştir. Buna göre yukarıdaki açıklamalar da dikkate alındığında; kiralanan, davacı tarafça, beyanına göre, ihtarname tebliği sonrası 01/01/2012 tarihinde kendiliğinden tahliye edilmiş olup davalının gereksinim nedeniyle açtığı bir tahliye davası ve bu tahliye davası sonucu verilen mahkeme kararının uygulanması suretiyle tahliyenin sağlanması durumu söz konusu olmadığından 355. maddede düzenlenen tazminat koşulları oluşmamıştır. Bu durumda mahkemece davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2024/3099 E. 2025/3540 K. 24.06.2025 T.
“Uyuşmazlık, yeniden kiralama yasağına aykırı davranıldığı iddiasıyla tazminat ve kazanç kaybının tahsili istemine ilişkindir. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeye, 6098 sayılı Kanun’un yeniden kiralama yasağı başlıklı 355. maddesinde; “Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.” düzenlemesi bulunmakta olup, Kanun maddesinde kiraya verenin kiralananın boşaltılmasını “sağlaması” halinde haklı bir sebep olmaksızın kiralananın başkasına kiraya verilmesinin yasaklandığı, yine ilgili maddenin gerekçesinde, kiralama yasağının başlayabilmesi için ön koşulun, kiraya verenin, aldığı mahkeme kararını uygulatmak suretiyle, kiracının kiralanandan tahliyesini sağlaması gerektiğinin açıkça belirtilmesine, bu durumda davacının icra marifeti olmaksızın kiralananı tahliye etmesi nedeniyle maddede öngörülen tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.” Devamını Oku
Yeniden Kiralama Yasağının İhlali ve Kiracıya Ödenmesi Gereken Tazminat Miktarı ile Faizin Belirlenmesi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2023/4785 E. 2025/230 K. 14.01.2025 T.
“Davacı vekili; müvekkilinin, davalının maliki olduğu iki iş yerinde 10.03.2009 kira başlangıç tarihli sözleşme ile kiracı olduğunu, davalının ihtiyaç sebebiyle ikame ettiği tahliye davasında müvekkilinin tahliyesine karar verilmesi üzerine 22.10.2015 tarihinde icra marifeti ile tahliye edildiğini, davalının müvekkilinin tahliye ettiği taşınmazları üçüncü kişiye kiraya verdiğini, davalının işyeri ihtiyacının samimi olmadığının bu şekilde anlaşıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL kazanç kaybı, 6098 sayılı Türk Boçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 353/3. maddesi uyarınca bir yıllık kira bedeli 18.165,00 TL ve 30.000,00 manevi tazminatın tahliye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının 6098 sayılı Kanun’un 353/3. maddesine aykırı olarak kiralananı üçüncü bir kişiye kiraya verdiği, son kira yılında ödenmiş olan 1 yıllık kira bedelinin 18.094,32 TL olarak hesaplandığı, bu bedelin üzerinde tazminat için davacının zararını ispatlaması gerektiği, vergi dairesi kayıtlarına göre işletme sahibi davacı olmadığından davacının kazanç kaybı talebinin yerinde olmadığı, ilgili Kanun hükmünde manevi tazminatla sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 18.094,32 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Davacının, 6098 sayılı Kanun’un 355/3. maddesi uyarınca bir yıllık kira bedelinden fazla zararı olduğunu ispatlayamadığının anlaşılmasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.“ Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2025/16 E. 2025/3387 K. 18.06.2025 T.
“Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye, TBK m.355 uyarınca Mahkemece kanun hükmüne uygun şekilde bir yıllık kira bedelinden az olmayacak şekilde tazminata hükmedildiğinin anlaşılmasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 3. maddesi uyarınca “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir”. Aynı Kanun’un ticari iş karinesini düzenleyen 19. maddesi uyarınca bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır ve taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır. Bu bağlamda, ticari temerrüt faizinin uygulanabilmesi için; uyuşmazlığın, taraflardan birisi yönünden ticari iş olması ve bu ticari işin tacir olmayan kişi ile arasındaki sözleşme ilişkiden kaynaklanması şarttır. Hal böyle olunca İlk Derece Mahkemesince; tüzel kişi tacir olan davacının ticari faiz talebinde bulunduğu, taraflar arasındaki kira sözleşmesi uyarınca TTK m.19/2 hükmü uyarınca ticari iş kapsamında olan uyuşmazlıkta hüküm altına alınan alacağın ticari faizi ile tahsiline hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde yasal faize hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.” Devamını Oku
Taşınmaza İhtiyaç İddiasının Gerçek, Samimi ve Zorunlu Olması ve Delillerle İspat Edilmesi Gerektiği
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/4213 E. 2015/4062 K. 21.04.2015 T.
“İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Tüm dosya kapsamına göre davacı halen İstanbul İlinde, dokuma tezgahı satışı ve bu makinaların bakımı ve yedek parça satış ticaratini yapmaktadır. Davacı gerçek kişi olup, kendisine ait bir işyeri bulunmaktadır. İşyeri ihtiyacı nedeniyle açılan tahliye davasında ihtiyaçlının kendisine ait bir işyeri varsa ve kiralananın bulunduğu ilde oturmayacaksa, ihtiyaçlının kural olarak ihtiyacının varlığından ve zorunlu olduğundan söz edilemez. Davacının da, İstanbul İlinde ikamet edip boşta olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının Trabzon İlindeki yeni iktisap ettiği kiralananda ticaret yapacağına ilişkin soyut iddiası dışında yapacağı iş ile ilgili herhangi bir girişimde bulunduğunu ispat edecek bir delili de bulunmamaktadır. Bu durumda davacının ihtiyaç iddiasını gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/814 E. 2012/4701 K. 22.03.2012 T.
“Olayımıza gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık ihtiyaç iddiasının samimi olup, olmadığı noktasındadır. Davacı ihtarnamede ve dava dilekçesinde taşınmaza kendi ihtiyacı olduğunu belirtmiş, ancak daha sonraki beyanlarında taşınmaza kayın pederinin ihtiyacı olduğunu, son olarak da oğlunun evlenerek bu evde oturacağını, kayınpederinin de onunla birlikte oturacağını bildirmiştir. Ancak ihtiyaçlı oğlunun nişan ve evlilik hazırlığı içinde olduğuna dair bir belge ve delil ibraz etmemiştir. Davacı tanığının ihtiyaç iddiasına ilişkin bir beyanı yoktur. Davacı ihtiyaç iddiasının gerçek samimi, zorunlu olduğunu kanıtlama yükümlülüğü altındadır. Mevcut delillere göre iddianın kanıtlandığından bahsedilemez. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/4383 E. 2015/5449 K. 03.06.2015 T.
“Davacının .kapı nolu bağımsız bölümler hakkında ayrı ayrı ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açtığı görülmüştür. Mahkemece, davacı delilleri toplanarak, davacının ihtiyacı açıklattırılmalı,. kapı nolu bağımsız bölümler hakkında açılan davaların birleştirilerek açılan tüm davalar yönünden ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olup olmadığı, işin dava konusu bağımsız bölümlerden birinde yapılıp yapılamayacağı, ihtiyacın niteliğine göre diğer bağımsız bölümlerin de tahliyesi gerekip gerekmediği, bağımsız bölümlerin birleştirilmesi gerekiyorsa bu birleştirmenin basit bir tadilatla ihtiyaca elverişli hale getirilip getirilemeyeceği konusunda mahallinde keşif yapılmak suretiyle, karar verilmesi gerekir. Davacının istemin yeniden imar ve inşaa nedeniyle tahliye istemi olduğunun anlaşılması halinde ise; yeni malikin 6098 sayılı kanunun 351(6570 sayılı kanunun 7/d maddesi karşılığı) maddesindeki sürelerden faydalanarak 6098 s.k. 350/2 maddesine göre tahliye davası açamayacağı hususu gözetilerek, yapılacak inceleme ve araştırma sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/8235 E. 2018/186 K. 16.01.2018 T.
“Davacının yargılamadaki beyan ve dilekçelerinden halen kirada mobilya satış mağazası olarak kullandığı iş yerini ve deposunu kapatmayacağı, buradaki faaliyetlerini sürdüreceği, kiralanana ise depo, teşhir ve satış yeri olarak ihtiyacının bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın yanında bulunan ve birleştirilerek kullanılacağı beyan edilen dükkanın kira süresinin uzatılması ise, taşınmaz hakkında yazılı tahliye taahhüdü alınması ve istendiği zaman çıkacağı şeklinde anlaşma yapılması karşısında ihtiyacın samimi olmadığını göstermez. Kaldı ki iş bu tahliye davasının yargılama süreci boyunca bahse konu taşınmazın boş olarak bekletilmesi de beklenilemez. Bu durumda, dosyada mevcut deliller karşısında davacının işyeri ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle Mahkemece, kiracı olan davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi gerekirken, değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” Devamını Oku
Taşınmaza İhtiyaç İddiasının Davanın Açıldığı Tarihte Var Olması ve Dava Boyunca Devam Etmesi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2159 E. 2021/4476 K. 21.04.2021 T.
“İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın; gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.” Devamını Oku
Devamlılık Arz Etmeyen, Henüz Doğmamış veya Gerçekleşmesi Uzun Süreye Bağlı İhtiyaç İddiasının Dinlenmeyeceği
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2016/12397 E. 2016/7118 K. 30.11.2016 T.
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Türk Borçlar Kanunu zorunlu ihtiyacı tahliye nedeni olarak kabul etmiştir. Faal bir işi bulunan ve o işi bırakmayan kişinin başka bir iş yerine zorunlu ihtiyacı olduğu kabul edilemez. Davacının … Yapı Denetim Ltd. Şti.’nin hissedarı ve münferit imzası ile şirketi temsile yetkili müdürü olup işi bırakmadığı da anlaşılan davacının ihtiyacının zorunlu ve samimi olduğu kabul edilemez. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. Devamını Oku
İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davalarında İhtar Şartı Hakkında Bölge Adliye Mahkemeleri Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Dair
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2025/2396 E. 2025/3576 K. 25.06.2025 T.
“Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerinin yukarıda açıklanan kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlık; ihtiyaç nedeniyle açılan tahliye davalarında, kiraya verenin kira sözleşmesinde kararlaştırılan ihbar şartına uymaması halinde, Kanunda belirlenen sürede açılan davanın süresinde kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Daha önce, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. ve 36. Hukuk Dairelerinin kesin kararları arasındaki benzer nitelikteki uyuşmazlığın giderilmesi istemi üzerine Dairemizin 10.03.2025 tarihli ve 2024/2446 E., 2025/1440 K. sayılı kararıyla; “Kira sözleşmesiyle kiracı aleyhine olacak şekilde şart kararlaştırılamazsa da aynı sözleşmede kiracının lehine kiraya verenin aleyhine olacak şekilde tarafların düzenleme yapmaları mümkündür. Belirli süreli konut ve çatılı iş yeri kirasında kiracı süre bitiminden en az on beş gün önce bildirimde bulunmadıkça sözleşme aynı koşullarla bir yıl uzamış sayılır. Kiraya verenin kanunda düzenlenmiş fesih ve tahliye sebebi bulunmadığında süre bitimi nedeniyle sözleşmeyi sona erdirmesi (belirsiz süreli sözleşmede 10 yılın tamamlanması, belirli süreli sözleşmelerde 10 yıllık uzama süresinin tamamlanması hariç) mümkün değildir. Ancak kiraya veren sözleşme süresinin veya uzayan yılın bitiminden itibaren bir ay içinde TBK m 350 uyarınca kendisi, eşi, alt soyu, üst soyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için gereksinim sebebiyle kullanma zorunluluğu bulunduğunda dava açmak suretiyle sözleşmeyi sona erdirilebilir.
Sözleşme ile kiraya verenin aleyhine olacak şekilde süre bitiminden belli bir süre öncesinde feshi ihbar şartı getirilmişse, kararlaştırılan bu şart kiracı lehine olmakla geçerlidir. Bu halde kiraya verenin sözleşmede kararlaştırılan fesih ihbar şartına uyması, süre bitiminden itibaren tahliye davasını açması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılan fesih ihbar ihtar şartına uyulmamaması halinde; kira sözleşmesi, süre bitiminde kiraya verenin ihtiyaç nedeniyle kullanma zorunluluğu olsa bile sona ermemekte, kira süresi TBK 347. maddesi uyarınca bir yıl süre ile uzamış olmaktadır. Bu durumda, TBK’nın 350. maddesinde öngörülen ihtiyaç sebebiyle tahliye davası bir aylık dava açma süresinde açılmış olsa bile kiraya veren bu dava öncesinde, sözleşmede kararlaştırılan sürede fesih bildirimini yapmaması halinde (kira sözleşmesi bir yıl süre ile uzamış olduğundan) kanundaki sürede dava açılmış olsa bile kiraya verenin kendisi için sözleşmede kararlaştırılan ihbar süresine uymadığından açtığı dava reddedilir.” gerekçesiyle, TBK’nın 350. maddesine göre belirli süreli konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde, ihtiyaç nedeniyle tahliye davasında, kiraya veren tarafından sözleşmede kararlaştırılmışsa fesih ihbar şartına uyulması gerektiği, kiraya veren tarafından sözleşmede kararlaştırılan feshi ihbar şartına uyulmaması halinde, süre bitiminde kira sözleşmesinin bir yıl için uzamış olacağına, buna bağlı olarak TBK’nın 350. maddesinde öngörülen bir aylık sürede açılan davanın, süresinde feshi ihbar şartı yerine getirilmemesi nedeniyle süresinde olmadığına, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. ile 36. Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki görüş ve uygulama uyuşmazlığının bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir. Devamını Oku
İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası İçin İhtarın Süresinde Gönderilip Gönderilmediğinin Değerlendirilmesi ve Dava Açma Süresi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/4069 E. 2017/11195 K. 06.07.2017 T.
“6098 sayılı TBK.’nun 350/1. maddesi hükmüne göre ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Olayımıza gelince; Taraflar arasında düzenlenen 01/10/2011 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı kiraya veren, 30/12/2013 tarihinde keşide ettiği, 31/12/2013 tarihinde muhataplarınca tebliğ olunan ihtarname ile ihtiyaç iddiası ve tahliye istemini bildirerek 29/04/2014 tarihinde işbu davayı açmıştır. Ne var ki davaya dayanak teşkil eden ihtar, sözleşmenin 01/10/2013 tarihinde aynı koşullarla bir yıl yenilenmesinden sonra gönderildiğinden ancak 01/10/2014-01/10/2015 kira dönemine ilişkin hüküm ifade etmektedir Açıklanan bu olgu karşısında erken açılmakla süresinde olmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kiralananın tahliyesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.” Devamını Oku
Tahliye Davası Devam Ederken Kiracının Taşınmazı Tahliye Etmesi ve Yargılama Giderlerinin Takdiri
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1540 E. 2021/878 K. 29.06.2021 T.
“Yargılama sırasında davaya konu konutun tahliye edilmiş olması nedeniyle, Mahkemece davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Bu noktada önem arz eden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 331/1 maddesi ise “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan madde doğrultusunda, davanın açıldığı tarihte haksız olduğu tespit edilen taraf yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olacaktır. Davacının konut ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olduğu tüm dosya içeriği ile anlaşılmıştır. Bu durumda Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulmak suretiyle davanın açıldığı tarihte davacının haklı olduğu gözetilerek HMK’nın 331/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” Devamını Oku
İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davasında Yurtdışından Kesin Dönüşün Samimi İhtiyaç Olarak Kabulü
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1540 E. 2021/878 K. 29.06.2021 T.
“İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Eldeki davada, dava tarihinde yurt dışında yaşayan davacının yurda dönüş ihtiyacı nedeniyle taşınmaz aldığı ve dolayısıyla satın alınan taşınmaza ihtiyaç duyduğu hususları yargılama sırasında dinletilmiş olan tanıklarla ispatlanmıştır. Ayrıca, dosya arasına temyiz aşamasında giren ABD’de çalışılan şirketten 31.05.2013 tarihinde istifa edildiğine dair belge ile Türkiye’ye kesin dönüş yapılmak için alınan 10.05.2013 tarihli ikametgâh nakil belgesinden ise konut ihtiyacının yargılama sırasında da devam ettiği anlaşılmaktadır.” Devamını Oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/11643 E. 2013/13045 K. 25.09.2013 T.
“Davacı vekili, ihtiyaçlı davacının yurtdışında yaşadığını ve yurda kesin dönüş yapacağını belirterek bu davayı açmıştır. Her ne kadar yargılama sırasında kesin dönüş yapılacağını bildirir dilekçe sunmamış ve yaz aylarında Türkiye’ye kesin dönüş yapacaklarını söylemiş ise de, davacı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde sunmuş olduğu davacının eşinin ABD’de çalıştığı şirketten 31.05.2013 tarihinde istifa ettiğini belirtir belge ile Türkiye’ye kesin dönüş yapmak için 10.05.2013 tarihli ikametgah nakil belgesi aldığına ilişkin belgelere göre ihtiyacın samimi olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.” Devamını Oku
Kiraya Veren Adına Kayıtlı Taşınmaz Hakkında Yıkım Kararı Verilmiş Olması ve İhtiyaç İddiasının Değerlendirilmesi
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2018/1057 E. 2018/1859 K. 01.03.2018 T.
“Somut olayda; hükme esas alınan 01.04.2014 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının halen oturduğu ve eşi adına kayıtlı olan taşınmaz hakkında 6306 sayılı yasa kapsamında yıkım kararı alınmış olduğu, davacı tanıklarının anlatımından ise davacının eşyalarını bir depoya bıraktığı ve…’ da bulunan 1+1 yazlık eve geçici olarak taşındıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu nedenle davanın kabulü ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Devamını Oku
İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davasında Taşınmazın Muvazaalı Olarak Üçüncü Kişiye Satılması ve Kiracının Muvazaa İddiasının Değerlendirilmesi
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2023/793 E. 2023/11846 K. 06.11.2023 T.
“Bölge Adliye Mahkemesinin 16.12.2020 tarih ve 2019/283 Esas, 2020/1974 Karar sayılı kararıyla; “… Somut olayda davacı, davalı …’dan herhangibir alacağı bulunduğunu iddia ve ispatlayamadığından eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi bu yöndeki dava koşulu da mevcut değildir. Ayrıca davacı kiracının, kiralanan taşınmazın muvazaalı olarak üçüncü kişiye devredilmesi durumunda tapu kaydının düzeltilmesi davası açması TMK’nun 1025 /1 maddesi gereğince mümkün değildir. Anılan madde gereğince tapu kaydının yolsuz olduğu durumlarda ayni hakkı etkilenen kişilerin dava açabileceği belirtilmiş olup bunun dışındaki kişilere dava hakkı tanınmamıştır. Tapu kaydının düzeltilmesi davası ayni hakka dayanan bir dava olduğundan davayı ancak ayni hakkı zedelenen kişiler açabilir, Kiracılık hakkı ayni hak olmadığından davacı kiracının tapu kaydının düzeltilmesi davası açması yasa gereği mümkün değildir. Davacı kiracı, ancak tahliye davasında muvazaa iddiasında bulunabilir; ancak bu iddianın da Yargıtay’ın yerleşik kararlarında belirtildiği gibi “tahliye davalarının taşınmazın aynından kaynaklanmadığı” gerekçesiyle kiracının muvazaa iddiasında bulunamayacağına ilişkin olduğu bilinmektedir. (Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 09.02.2016 Tarih 2015-9367 Esas-2016/720 Karar; 18.03.2015 Tarih 2015/2688 Esas-2015/2685 Karar, 12.01.2015 Tarih 2014/13336 Esas-2015/39 Karar; 27.01.1989 tarih 1989/16424-945 Esas-Karar, 16.04.1985 tarih 1998/4187-4915 Esas-Karar Yargıtay HGK’nun 04.07.2001 tarih 2001/6-577-2001/575 Karar sayılı içtihatları aynı doğrultudadır.)” Devamını Oku
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/929 E. 2021/1609 K. 25.05.2021 T.
“Somut olayda; malik olan davalılardan …’nın 03/09/2012 tarihli kira sözleşmesi ile kiraladığı dükkanından davacıyı çıkarmak için 10/11/2015 tarihinde önce Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/2053 esas sayılı dosyası ile iş yerinde sözleşmeye aykırı tadilat yaptığından bahisle davacı aleyhine tahliye davası açtığı, mahkemece davanın esastan reddine dair karar verilmesi üzerine bu defada davacıyı taşınmazdan tahliye etmek amacıyla taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalı …’e gerçek bedelinin çok altında bir bedelle satış suretiyle devrettiği, yeni malikin kiracıya taşınmazı sözleşme bitiminde tahliye etmesi amaçlı ihtarda bulunduğu akabinde de 06/09/2017 tarihinde Eskişehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1722 esas sayılı dosyası ile ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açtığı ve bu dosyanın hala derdest bulunduğu, aşamaları anlatılan taraflar arasındaki devir işleminin muvazaalı ve davacıyı taşınmazdan çıkartmak amaçlı olduğunun iddia edildiği anlaşılmaktadır. Davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı vardır. Bu açıklamalar ışığında davalılar … ve …’ün davacımız olan kiracıyı taşınmazdan çıkarmak için söz konusu temliki işlemi gerçekleştirdikleri iddia edildiğine göre, olayda muvazaya dayanıldığı anlaşılmaktadır.Şu halde mahkemece yapılması gereken; TBK’nın 19. maddesi gereğince dava konusu satış işleminin muvazaalı olup olmadığı talebinin satışın muvazaalı olduğunun ve kendisi yönünden geçersizliğini tespit ettirmek olduğu gözönüne alınıp mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan, hatalı değerlendirme ile işin esası incelenmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.” Devamını Oku
Gayrimenkul ve Kira Avukatı Olarak Biz;
Gayrimenkul ve Kira Hukuku, mülkiyet haklarından kira sözleşmelerine, tapu işlemlerinden tahliye davalarına kadar geniş bir alanı kapsayan, hassasiyetle ele alınması gereken bir hukuk dalıdır. Bu alandaki hizmetlerimizde temel amacımız, müvekkillerimizin haklarını en etkili ve güvenilir şekilde koruyarak, uzun vadeli çözümler sunmaktır. Peki, neden bizi tercih etmelisiniz?
Gayrimenkul ve kira hukuku gibi kapsamlı bir alanda uzman desteği almak, yalnızca mevcut sorunların çözümünde değil, aynı zamanda gelecekte oluşabilecek risklerin önlenmesinde de büyük önem taşır. Bizimle çalışarak, hem hukuki haklarınızı en etkili şekilde savunabilir hem de işlemlerinizin güvence altına alınmasını sağlayabilirsiniz. Mülkiyet haklarınızı korumak ve kira uyuşmazlıklarında güvenilir bir çözüm ortağına sahip olmak için bizi tercih edebilirsiniz.
Bu alandaki alanındaki faaliyetlerimizle, müvekkillerimizin tüm hukuki süreçlerini yakından takip ediyor; ilgili dilekçelerinin hazırlanmasında, uzlaşma ve sözleşmelerin düzenlemelerinin yapılmasında pratik ve etkili çözümlerle müvekkillerimizin haklarını savunuyoruz.
Gerek gayrimenkul avukatı gerek kira avukatı olarak gösterdiğimiz hukuki danışmanlık ve temsil faaliyetlerimizle siz de hakkınız olanı almak ve mağduriyetinizi son vermek için bize ulaşın!