Kira Bedelinin Tespiti Davasında Verilen Kararın İcra Edilebilmesi İçin Kesinleşmesi Gerektiği
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1847 E. 2021/1376 K. 09.11.2021 T.
“III. GEREKÇE
12. İtirazın kaldırılması teknik anlamda bir dava olmayıp, borçlunun itirazı ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 66. maddesine göre duran ilamsız icra takibine yine ilamsız icra prosedürü içinde devam edilmesini sağlayan bir yoldur. Bu nedenle icra mahkemesinin incelemesi, itirazın iptali davasına oranla daha basit ve sınırlıdır. Alacaklı, ancak İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden birine dayanarak icra mahkemesinden itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilir. İcra mahkemesi, alacaklının dayandığı belgenin İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belgelerden olmadığı kanısına varırsa, borçlunun itirazı hakkında bir inceleme yapmaksızın alacaklının itirazın kaldırılması hakkındaki talebini reddetmek zorundadır (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 275,276, 278).
13. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 12.11.1979 tarihli ve 1979/1 E., 1979/3 K. sayılı kararında benimsendiği üzere kiranın belirlenmesine ilişkin mahkeme kararı ile belirlenen kira farkı alacağının ifa zamanının gelmiş sayılması için sadece alacaklının borçludan edada bulunmasını isteyebileceği zamanın gelmiş bulunması yeterli olmayıp, aynı zamanda o kararın kesinleşmesi gerekir. Kira farkının mahkemede dava edilebilir veya icrada takip edilebilir hâle gelmesi için miktarı kesin olarak belli olmalıdır. Bu belirlilik ise ancak tespite ilişkin kararın kesinleşmesi ile oluşabilir ve kiracının edayı yerine getirme borcu da ancak o zaman gelmiş sayılabilir.
14. Şu hâle göre kira bedelinin tespiti kararı ancak kesinleşmesi hâlinde İİK’nın 68. maddesinin 1. fıkrası anlamında resmî dairelerin yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir belge niteliğini kazanabilir.
15. Somut olayda; alacaklı tarafından aylık kira parasının tespitine ilişkin İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 31.10.2013 tarihli ve 2013/23 E., 2013/597 K. sayılı kararına dayanılarak kira farkı alacağı için borçlu aleyhine 29.01.2014 tarihinde genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığı, sulh hukuk mahkemesi kararında “taşınmazın aylık kirasının 01.01.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 8.000,00TL olarak tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 13.02.2014 tarihinde kesinleştiği, borçlunun yasal süresinde borca, işlemiş faize, faiz oranına ve tüm fer’îlere itiraz ettiği, alacaklının itirazın kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir.
16. Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesinin 5. fıkrası “…İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar…” hükmünü içermekte olup, içtihadı birleştirme kararına aykırı şekilde karar verilmesi hukuken mümkün değildir.
17. Bu durumda kira farkı alacağının tahsili amacıyla kira tespit kararına dayanılarak yapılan genel haciz yolu ile icra takibinde borçlunun itirazının kaldırabilmesi için mahkeme kararının kesinleşmiş olması gerekir.
18. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”